Andersen Masalları
Bezelye Prenses
Parmak Kız
Küçük Denizkızı
Kral Çıplak
Cesur Kurşun Asker
Yaban Kuğuları
Çirkin Ördek Yavrusu
Çam Ağacı
Karlar Kraliçesi
Çoban Kızı İle Baca Temizleyicisi
Kibritçi Kız
Bülbül
Uçan Sandık
Eski Ev
Cennet Bahçesi
Melek
Bataklıklar Kralının Kızı
Fareli Köyün Kavalcısı
İletişim
masallar@parkecila.net
|
FARELİ KÖYÜN KAVALCISI
Bir zamanlar bir şehri fareler istila etmiş. şehir sakinleri her çareye
başvurmuşlar, denemedikleri yol, yöntem kalmamış ama ne yazık ki
farelerden, sıçanlardan kurtulmayı başaramamışlar. Günün birinde şehre bir
adam gelmiş. Acayip görünümlü, tuhaf giysileri olan bir adammış bu.
Rengârenk kumaştan bir etek giyiyormuş. Kendini fare avcısı olarak
tanıtmış. Belirli bir ücret karşılığında şehri bütün sıçanlardan ve
farelerden kurtaracağına söz vermiş. Şehir yönetimi adamla anlaşmış ve
istediği parayı vermeyi kabul etmiş. Fare avcısı hemen çantasından bir
kaval çıkarıp çalmaya başlamış. Bunun üzerine bütün evlerdeki fareler
deliklerinden çıkmaya başlamışlar ve gelip adamın etrafında toplanmışlar.
Avcı, bütün fareler gelip de, şehirde başka fare kalmadığına ikna olunca,
yavaş yavaş şehir kapısına doğru yürümeye başlamış. Binlerce fare de onu
izliyormuş. Bu şekilde avcı önde, fareler arkada şehrin yakınındaki ırmağa
kadar gelmişler. Adam giysilerini çıkarıp ırmağa girmiş, fareler de
peşinden birer birer suya atlamışlar ve bütün hayvanlar boğulup ölmüş.
Ama şehir halkı farelerden kurtulduktan sonra, verilen sözden caymış;
allem etmişler kalem etmişler, avcının parasını ödememişler. Sonunda adam
öfkeyle şehri terk etmiş.
Aradan bir süre geçtikten sonra, bir gün sabahın erken saatlerinde adam
kente geri dönmüş. Bu sefer gerçek bir avcı kılığındaymış. Etrafına
korkunç gözlerle bakıyormuş. Başında da tuhaf kırmızı bir şapka varmış.
Kimseye tek kelime etmeden kavalını çıkarıp çala çala sokaklarda dolaşmaya
başlamış. Ama bu kez telaşla etrafına toplanıp onu izleyenler fareler ve
sıçanlar değil çocuklarmış! Dört yaşından büyük bütün oğlan ve kız
çocukları, büyülenmiş gibi adamın peşinden gidiyorlarmış. Aralarında
belediye başkanının kızı da varmış.
Çocuklar sürü halinde adamı izlemişler, adam çocukları şehirden çıkarıp
yakınlardaki bir dağa götürmüş ve çocuklar dağda ortadan kaybolmuşlar.
Olanları, kucağındaki çocukla bir süre onları izleyip sonra çocuğu şehre
geri getiren çocuk bakıcısı bir kız görmüş. Bütün ana-babalar yana yakıla
çocuklarını aramaya başlamışlar, ama çocuklardan hiç iz yokmuş. Anneler
saçını başını yoluyor, yürek paralayan feryatlarla ağlayıp
dövünüyorlarmış, ama boşuna. Belki çocukları, hiç olmazsa birkaçını
buluruz umuduyla, teknelerle ırmağı aramışlar, civarı karış karış
taramışlar; ama çabalarının hiçbiri sonuç vermemiş. Çocuklarını bir daha
görememişler. Sadece diğerlerine yetişemeyen iki çocuk dönebilmiş geriye.
Bu çocuklardan birinin özleri görmüyor, diğeri ise konuşamıyormuş. Gözleri
görmeyen çocuk, gittikleri yeri tarif edemiyormuş, ama adamı nasıl
izlediklerini anlatabilmiş; konuşamayan çocuk ise yeri gösteriyormuş, ama
hiçbir şey duymadığı gibi, bir şey de anlatamıyormuş.
Küçük bir oğlan çocuğu ise, sokağa sadece gömleğiyle çıktığı için,
pantolonunu almak üzere geri dönmüş ve bu sayede kurtulmuş; çünkü o
pantolonunu alıp geri döndüğünde, diğer çocuklar tepenin eteklerinde
çoktan gözden kaybolmuşlarmış.
İşte böylece, sözünden dönen şehir halkı, bu davranışının cezasını
çocuklarını kaybederek çekmiş.
|
İstediğiniz Kitaplara Ulaşabilmek İçin

İletişim
masallar@parkecila.net
|