O
gün,
güneş erkenden doğmuştu. Ve her yer çok
sıcaktı. Büyükler, çocukların bu sıcakta dışarıda oynamasına izin vermemişlerdi,
çünkü güneşin altında çok fazla kalırlarsa hasta olabilirlerdi. Fakat evler de
çok sıcaktı. Mahallenin bütün çocukları birbirleriyle pencerelerden,
balkonlardan haberleşerek denize gitmeye karar verdiler. Bu sıcakta hem
eğlenebilecekleri hem de serinleyecekleri tek yer orasıydı. Anne ve babalarını
da ikna ettikten sonra, hazırlıklarını yapıp, sevinçle yola koyuldular.
Bir tarafı orman olan deniz kıyısına geldiklerinde, bütün çocuklar neşeli
çığlıklar atarak denize koştular. Bir süre yüzüp, oynadıktan sonra, kumsala
çıkıp, kumdan çeşitli şekiller yapmaya başladılar. Evler, tepeler, dağlar ve
hayvanlar yaptılar. Fakat hepsinin birleşip, kumdan yaptıkları bir kale vardı
ki, gerçekten de görülmeye değerdi.
Çocukların hepsi bu kaleyi yapmak için canla başla çalışmış ve kocaman bir eski
zaman kenti yapmışlardı.
Akşam olup eve dönme vakti geldiğinde, çocuklar çok üzüldüler, çünkü kalenin
surları henüz tamamlanmamıştı.
Anne babalarına yalvardılar, "Ne olur gitmeyelim, bu kumdan kenti tamamlayalım"
diye. Fakat vakit çok geç olmuş, neredeyse karanlık çökmek üzereydi. Sonunda
büyükler ertesi gün tekrar gelmeye söz vererek çocukları ikna ettiler ve
toplanıp evlerine döndüler.
Artı gece olmuş, Aydede dolaşmaya çıkmıştı. Fakat o da ne. Gökyüzünün her
tarafında kara kara bulutlar telaşlı ve üzgün dolaşıyorlardı. Aydede, hayretle
bulutlara yaklaştı, "Niçin bu kadar üzgünsünüz, ne oluyor size?" diye sordu.
Genç bulutlardan biri, "Bu akşam hava bizim yüzümüzden kapalı" dedi.
Aydede anlamamıştı, "Böyle şeyler her zaman olur çocuklar, buna neden
üzüldüğünüzü anlamadım" dedi.
Başka bir genç bulut, "Ama biz, beyaz bembeyaz bulutlardan değiliz Aydede" diye
cevap verdi.
Aydede gene anlamamıştı. "Eeeee ne olmuş" dedi.
Yine genç bir bulut, "ama Aydede niçin anlamıyorsun? Biz çok doluyuz, bu yüzden
de yeryüzüne yağmur bırakacağız" dedi.
Aydede, "Üzüldüğünüz şeye bakın, çocuklar yağmuru sever bir kere" diye
yanıtladı.
Bu sefer çocuk bulut konuştu, "Ama Aydede o kadar doluyuz ki, yağmur
bıraktığımız zaman aşağıda seller olacak. Bugün çocuklar deniz kıyısında çok
uğraşıp kumdan kaleler yaptılar. Yarın gelip tamamlayacaklardı" dedi ve devam
etti, "Eğer biz içimizdeki tüm yağmurlar boşaltırsak, çocukların yaptığı her şer
yerle bir olacak".
Aydede, "Haaa, öyle mi" dedi şaşkınlıkla, "Bu gerçekten de ciddi bir durum. Peki
ne yapabiliriz?" diye sordu.
Çocuk bulut, "Bizde saatlerdir bunu düşünüyoruz, ama bir çözüm bulamadık" dedi.
Sonra hep beraber düşünmeye başladılar.
Sonunda Aydede, "Buldum" diye bağırdı. "Siz yağarken ben de sizi üflerim. Siz
hem yolculuk yapıp, hem de yağarsınız, Böylece çocukların kaleleri de zarar
görmez" dedi.
Bütün bulutlar bu fikre çok sevindiler.
Ama çocuk bulut, "Aydede biz çok kalabalığız, üstelik ağırız. Hepimizi birden
nasıl üfleyip, hareket ettireceksin" diye sordu.
Aydede, "Sen o işi bana bırak. Ve ne kadar güçlü olduğumu da gör. Ben her sabah
bir bardak süt ve yine her akşam bir bardak süt içiyorum. Bu yüzden çok
güçlüyüm" dedi.
Sonra bulutlar sabaha kadar yağmur yağdırdılar. Aydede hiç durmadan,yorulmadan
onları üfledi. Bulutlar sürekli hareket ettiklerinden sadece bir yere
yağmadılar. Hepsi de çok yoruldu.
O gece bütün çocuklar yataklarında üzüntüyle yağmurun sesini dinlediler. Ertesi
sabah büyüklerinin tüm uyarılarına rağmen, onları yine ikna edip deniz kıyısına
koştuklarında hepsi çok şaşırdılar. Yaptıkları bütün evler, ağaçlar, hayvanlar
ve o kocaman kale yerli yerinde duruyordu. Büyükler bu işe bir anlam veremediler
ama çocuklardan biri bağırdı, "Bu Aydede'nin işi. O bizi çok seviyor, bizim için
onları korudu"
Çocuklar hep bir ağızdan, "Yaşasın Aydede" diye bağırdılar.
Aydede, gökyüzünde çocukların neşeli çığlıklarını gülümseyerek dinliyor ve
yorgunluğunun tadını çıkarıyordu.
Murat Kara
|